Berlin ve Avrupa Özgür Yazılım Vakfı Maceram

Geçtiğimiz hafta Avrupa Özgür Yazılım Vakfı’nın (Free Software Foundation Europe-FSFE) daveti ile Document Freedom Day kampanyası için düzenlenen uluslararası toplantıya katılmak için gittiğim Berlin’de hayatımın en güzel beş gününü geçirdim.

Document Freedom Day (Belge Özgürlüğü Günü), açık standartlar ve açık belge biçimleri konusunda kullanıcıları bilinçlendirerek belgelerimizi özgür kılmak amacıyla 2008 yılından beri her mart ayının son Çarşamba günü kutlanan özel bir gün. Tek günlük bir kutlama olmaktan ziyade uzun soluklu bir kampanyanın sadece bir parçası.

2012 senesinden beri bu özel günün Türkiye’de de kutlanması ve daha fazla kişiye yayılması için heyecanlı bir şekilde FSFE ekibi ile çalışmam diğer özgür yazılım kampanyaları ile de devam etmişti.

Birkaç ay önce Avrupa Özgür Yazılım Vakfı’ndan bir e-posta aldım. FSFE masraflarımı karşılayacaklarını belirtip, Berlin’deki DFD toplantısına katılmamdan mutluluk duyacaklarını iletmişlerdi.

Vize alma süreci, henüz işe başlayalı 5. ayımda oluşum, hafta içi 4 gün izin almam gerekliliği gibi endişelerim bir bir ortadan kalktı ve kendimi bir anda Berlin’de buldum.

Lucile benim havalimanından karşıladığında yol boyunca o kadar keyifli sohbet ettik ki kalacağım yere eşyalarımı bırakmadan önce FSFE ofisini görmek isteyip istemediğimi sordu. Elimde hediye dolu bavulum ile FSFE ofisine gittim.

Bir yıla yakın süredir birlikte çalıştığım, yazıştığım kişilerin sıcak karşılaması o kadar güzeldi ki kendimi bulunduğum şehirde de, ofiste de bir saniye bile yabancı hissetmemiştim.

FSFE ofisinin yan odasında duran KDE Vakfı’nı da görebilme imkanım ise mükemmel bir sürpriz olmuştu

Lucile’in daveti ile geldiğim akşam kendimi Swing dans dersinde bulmuştum. O kadar keyifli duruyor ki izlemesi! Mezun olmadan önce “İstanbul’a bir taşınayım kesin Lindy Hop dansı için ders alacağım” deyişlerimi hatırladım bir an. Hâlâ bu dediğimi yapmamış olduğum için kendime kızdım.

Dans sonrası Lucile ve erkek arkadaşı Stefan ile yemek yiyerek, özgür yazılımdan hayatın her alanına farklı konulardan konuştuğumuz benim için çok değerli bir sohbet gerçekleştirdik.

Lucile FSFE’de intern olarak çalışıp, bir sürü kampanya için yoğun olarak katkı verip, muhteşem işler çıkartıyor. Stefan ise Apache Subversion ve OpenBSD için yazılım geliştirici olarak çalışıyor.

IT’de iş analisti olarak çalıştığımı ve yaptığım işleri öğrenen Stefan  bana Outreach Program for Women‘dan bana uygun olabilecek bazı projeler olduğunu belirtip, bunlara göz atmamı önerdi. Kendisinin de bir dönem mentor olduğundan bahsetti.

Berlin’deki ilk gecem, Stefan’ın her akşam köşede Türk mezeleri satan dükkandan “Kısır” alarak evine gittiğini öğrenmem ile bitti. Lucile bu fotoğraf için verdiği poz şahane, değil mi? 🙂

Ertesi gün Document Freedom Day (DFD) için toplantımız başlamıştı. Sabahtan akşama yoğun bir şekilde DFD için bu sene dünyada yapılabilecekler, bütçe hesaplamaları, yerel etkinlik aktiviteleri, yeni web sitesinin demosu ve tartışılması, kimlerin nasıl görev alacağı ile ilgili konuşmalar sabahtan akşama sürmüştü. Bu arada toplantı sırasında Lucile’in blog yazısında okuyabileceğimiz tekniği kullandık aralarda. Zamanı yönetmek adına süper oldu!

Hediye dolu bavul içinde uzun zamandır yazıştığım, görüştüğüm arkadaşların hediyelerinin yanı sıra bir de Türk Lokumu bulunuyordu.

 

Fotoğrafımızda da görüldüğü üzere Avrupa Özgür Yazılım Vakfı’nda Türk Lokumu yendi. Evet bunu yaptım! 🙂  Türk kahvesi ile ilgili anılar için okumaya devam ediniz.

Toplantının ilk gününün akşamı hep birlikte ofise yakın bir yerde yemek yiyerek, Almanya’ya özgü pek şahane şeyleri içtikten sonra (kaldığım süre o kadar çok o güzel şeylerden içtim ki, burada özlem içerisindeyim onlara) Lucile’in daveti ile düzenlenecek Cryptoparty ön toplantısı için Lucile’in evine gittik. Ben her ne kadar inanılmaz yorgun olduğum için erken kalmak zorunda kalsam da Berlin’de bulunduğum her anın dolu dolu geçtiğine şimdi bir kez daha emin oluyorum.

Fotoğrafta gördüğünüz pengueni Berlin’de görmem ve almam arasındaki düşünme payı tahmin edildiği üzere inanılmaz kısa sürdü. 🙂

Toplantının ikinci günündeki sunumlardan biri Türkiye’deki Belge Özgürlüğü Günü çalışmaları hakkındaydı. 30-40 dakika boyunca Türkiye’de 2012 yılında bir labda pasta keserek başlayan etkinlik sürecinin, ikinci senesinde nasıl da büyüdüğünü, bu sene ülkemizde açık standartlar için neler yapılabileceğini anlattım, konuştuk, tartıştık..

Toplantı sırasında birçok not aldık. Belge Özgürlüğü Günü ve Türkiye içerikli yazımı sonraya saklıyorum. Bu muhtemelen daha çok madde içeren bir yazı olacak.

Lucile Falgueyrac toplantı ile ilgili bir blog yazısı: DFD international meeting, Nov 2014

 Anna da İngiltere’de müthiş bir şekilde özgür yazılım kampanyaları için çabalayan diğer bir kadın arkadaşımız. Ne güzel ki toplantımızda kadın yoğunluğu hiç de küçümsenecek kadar çoktu!

Berlin’deki dördüncü günüm toplantıların da bitmesi ile tamamen boştum. Şanslıyım ki kaldığım süre boyunca herkes kendimi başka bir ülkede yalnız hissetmemem için bulunduğum her dakika, her saat farklı tekliflerle gelmişti.

Dördüncü günün sabahı erkek kardeşimin siparişlerini toplamak ile geçti. Hediye dolu gelen bavul, giderken de aynı şekilde doluydu.

Öğlen ise buluşup, birlikte yemeğe çıktık.

 Yemeğin ardından Sam’e “Türk kahvesi nasıl yapılır?” şeklinde hızlandırılmış bir ders verdim.

Sam, Türk Lokumu getireceğimi duyduğunda; yoğun tatları, kahveler ile içmekten mutlu olduğunu söylemişti. “Türk kahvesi ve Türk lokumu ayrı olmaz zaten” diyerek buradan fincan takımı, kahve, cezve vs hediye almıştım ona da.

FSFE kampanya yöneticisi arkadaşımız Sam hızlı bir şekilde kahve nasıl yapılır öğrendi. Şahane de kahve pişirdi!

Yemek, kahve merasimin ardından çok merak ettiğim Computer Spiele Museum‘e gidip, bilgisayar oyunları müzesi nasıl olurmuş diyerek Matti ve Paul ile zaman geçirdik. Berlin’e yolunuz düşerse muhakkak buraya da uğrayın.

Gece ise Erik ile buluştuk ve Punk Rock konserine ve çıkışta bir ev partisine gittik. Çok değişik ama bir o kadar da eğlenceli bir gece oldu benim için.

“Son gece nasılsa, uyumasak da olur” diye Erik ile sabaha karşı 5’e kadar gezerken iş arkadaşlarıma getirmek için uygun çikolata arama maceramız ise unutamayacaklarımdan oldu.

Tabii aşağıdaki kareler de..